Diyafram, Enstantane ve ISO

Bu üçlü arasındaki ilişki, fotoğraf dünyasının temelidir.
Mümkün olduğunca basit bir dille anlatalım...

DİYAFRAM (Aperture)
Sensöre düşen ışık miktarının ne kadar geniş veya dar bir aralıktan objektif yardımı ile makineye gireceğini belirler.



Yukarıdaki örnekte doğru ışık miktarının f/5.6 olduğunu görüyoruz. Diyafram f/1.2 değerine ayarlandığında ışık miktarının fazla geldiği ve görüntüde ışığın patladığı, diyafram f/22 değerine ayarlandığında ise ışığın az geldiği ve resmin oluşmadığı görülmektedir.



Diyafram aralığının bir etkisi de f/ değerinin alan derinliğine etkisidir. Bu değer arttıkça fotoğraftaki net alan artar, f/ değeri düştükçe fotoğraftaki net alan azalır.



Diyafram f/32 olarak ayarlandığında arka plandaki manzara çok net görünürken f/1.4 e ayarlandığında manzara flu olarak görünecektir.

Yukarıdaki örnekte de f/22 ile çekilen bir fotoğrafta , f/1.4 ile çektiğiniz fotoğrafa göre daha fazla net alan olduğu görülmektedir. Bu fotoğraftaki alan derinliğini gösterir.


Peki Alan Derinliği ne demektir. İngilizce kelime anlamı Depth-of-field (DOF)karşılığında kullanılır.


Alan derinliği bir objeye yapılan netlik noktasının önünde ve arkasında kalan ve netliğin bozulmadığı alan ve mesafedir.


Şimdi alan derinliğine yani net alanımıza etki eden unsurların detaylarına bakalım.




Şekilde alan derinliğine etki eden üç farklı unsuru görüyoruz.


Bunların başında diyafram açıklığı gelmektedir. Diyafram ile ışık miktarını kontrol ettiğimizi de lütfen unutmayalım.




Alan derinliğini azaltmak için diyaframı açtığımızda ışık miktarı fazla gelecektir.



Bu durumda ışığı Enstantane ile dengelememiz gerekir. Buna Enstantane konusunda değinilecektir.

Alan derinliğine etki eden diğer etken de ilgi noktasının uzaklığıdır.




Çekimi yapılacak ilgi noktasına yakınlaştıkça alan derinliği yani net alan azalır.

Üstteki fotoğrafta  yakın plan çalışılmış. ilgi noktasına netlik yapıldığında arka planın flu olduğunu yani net olmadığını görüyoruz...
Alttaki fotoğrafta ise konuya uzak çalışılmış.  Bu nedenle İlgi noktasına netlik yapıldığında arka planın net olduğunu görüyoruz.

Alan derinliğine etki eden bir diğer etmen ise kullanılan objektifin odak uzaklığıdır. Odak uzaklığı arttıkça alan derinliği azalır, odak uzaklığı kısaldıkça alan derinliği yani net alan artar.




Aşağıda yer alan fotoğraflarda uzun odak uzaklığına sahip objektifle çekim yapıldığı görülüyor. Netlik yapılan ilgi noktasının önünde ve arkasında flu alanlar görülmektedir. Bu fotoğraflarda aynı zamanda diyafram açıklığının alan derinliğine etkisi yardımcı etmen olarak kullanılmış net alan derinliğinin sınırları ilgi noktasını öne çıkartacak şekilde ayarlanmıştır. 
İlgi noktası haricinde kalan tüm kompozisyon yardımcı öğeler olarak kullanılmış ve flu olarak görüntülenmiştir.

Burada devreye odak uzaklığı kavramı girmişken bunun ne olduğunu da kısaca anlatalım.
Odak uzaklığı, objektife dışarıdan gelip belirli bir merkezde toplanan ışık ile algılayıcı arasındaki mesafeye denir. 
Şekil 1 de sağ üstteki grafikte ve şekil 2 de görülmektedir.

Şekil 1


Şekil 2


Odak uzaklığı mm cinsinden ifade edilir. Kullanılan lenslerin üzerinde gördüğümüz ifadeler o lensin odak uzaklığını mm cinsinden ifade eder. 
Bu aşamada belirtilen odak mesafelerine göre lens çeşitlerinin belirlendiğini söyleyebiliriz. Şekilde sağ üstte objektif odak uzaklıkları ve açıları gösterilmiştir.
Tamam ama aklımıza odak uzaklığının uzun ya da kısa olması bize sadece alan derinliğini artırıp azaltmayı mı sağlar sorusu geliyor. Cevap tabi ki hayır olacaktır.

DAR AÇILI OBJEKTİFLER  50mm üstü



Dar açılı objektifler 100 mm sınırını aştıktan sonra tele olarak adlandırılırlar. Bulunduğumuz yerden konuya yaklaşmaksızın çerçeveyi daraltmak istersek dar açılı bir objektif ile çekim yaparız.

Aşağıdaki fotoğrafta normal açılı bir objektifle konu uzaktan ve genel çerçevede gösterilmiş. Ortam izleyiciye tanıtılmış.


Aşağıdaki fotoğrafta ise konuda ilgi noktası daha yakın bir çerçeveye yerleştirilmiş. Bunu yaparken konuya yaklaşılmamış dar açılı bir objektifle ilgi noktası vurgulanmıştır.


O halde basitçe şunu söyleyebiliriz. Bir alanı insan gözü bakış açısından daha dar fotoğraflamak istiyorsak 50mm den yüksek dar açılı objektifler kullanmalıyız.

NORMAL OBJEKTİF 50mm





Görüş açıları insan gözüne en yakın olan objektif çeşididir.

Optik olarak en iyi sonuç, yapımında kullanılan lens açı oranlarının görüntüde en az deformasyona sebep olması nedeniyle normal objektiflerle elde edilir. 

GENİŞ AÇILI OBJEKTİFLER 50mm altı 



Bir alanı insan gözü bakış açısından daha geniş fotoğraflamak istiyorsak daha küçük mm’ye sahip yani 50 den 18 mm ye kadar olan geniş açılı objektifleri kullanmalıyız. 

Yukarıda bahsettiğimiz sabit odak uzaklığına sahip objektiflerin yanında  odak uzaklığını değiştirebilen objektif çeşitleri de bulunmaktadır.

ZOOM OBJEKTİFLER




Bu objektifler odak uzaklıklarını değiştirebilen objektiflerdir. Yukarıdaki fotoğrafta 50-200 mm'lik, 24-105 mm'lik ve bunlar gibi kullanıcısına değişik odak uzaklığı sağlayabilen zoom objektifler bulunmaktadır.

Bunlara zoom objektifler diyoruz.

 Şekil 1

Grafikte anlatılan aynı mesafeden 50mm ve 135mm objektifleri kullandığımızda fotoğraf karesinde nasıl bir çerçeve oluşacağı da gösterilmiştir.

   50mm objektif ile yapılan çerçeve

  135mm objektif ile yapılan çerçeve
Objektiflerden tekrar asıl konumuz "Net Alan Derinliği" konusuna dönecek olursak aşağıda alan derinliğinin kullanımına örneklerle devam edebiliriz.





Alan derinliği dendiğinde aklımıza gelen bir diğer konu ise fotoğrafta kompozisyonal olarak oluşturulan alan derinliğidir.

Yukarıda anlattığımız konu teknik yönden Net Alan Derinliğini anlatmaktadır.

Kompozisyon yönünden oluşturulan alan derinliğinde ise önemli olan fotoğrafta ön flu arka net, ön net arka flu veya tamamı net algı yaratmak değil çerçevede nesnelerin yerleşimini sağlayarak bir estetik yaratmaktır.

Kompozisyonal alan derinliğine örnekler...









ENSTANTANE
Enstantane, Aparture, Shutter, Obtüratör, Perde aynı şeyi ifade eder. 

Bu kontrolün görevi diyaframda f/ değeri ile belirlenen miktarda ışığın, duyarkat (sensör, algılayıcı) üzerine düşeceği süreyi ayarlamaktır.

Konu aşağıda resimli ve daha ayrıntılı olarak  açıklanmıştır.



Enstantane perdesi objektifin ve aynanın arkasında yer alır.


Üstteki şekilde ayna henüz açılmamış durumda.


Ayna açılarak ışığın perde üzerine düşmesini sağlar.


Perde ise verilen değer oranında açıklık sağlayarak aşağıya doğru hareket eder.


Perde ayarlanan değer süresince açık kalır..


Perde ayarlanan değer süresi bitince kapanır.


Ayna tekrar eski konumuna geri döner.


Düşük enstantane nedeniyle flu görünen suyun hareketi algılanır.


Perde daha yüksek değere ayarlanırsa daha kısa süre açık kalır..


Üst ve alttaki resimde perdenin daha az ışık almak için kapanmaya başladığı görülüyor.


Algılayıcıya düşen ışık perde tarafından engellenerek pozlama süresi azalıyor.

Perde daha kısa sürede kapanıyor.


Sonuç olarak suyun hareketini kısmen donmuş şekilde elde ediyoruz.


Perde açık kalma süresi ve aralığı azaldıkça nesneler daha hareketsiz, donuk ve net çıkacaktır. 


Ancak yüksek enstantane değerleri için daha fazla ışığa ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız.


1/ 2000 ve daha yüksek değerlerde perde açıklığı ve kapanma süresi azalır.


Aşağıda farklı değerlerdeki perde açıklığını karşılaştırabiliriz. 


Bu durum yüksek değerde enstantane kullandığımızda yeterli ışığa sahip olmamız gerektiğini gösterir. Aksi halde fotoğrafı elde edemeyiz. Karanlık ortamlarda ise enstantanenin uzun süre açık kalmasını sağlamalıyız.


Aşağıdaki örnekte perdenin çalışma şekli görünüyor.

Hareketli bir objeyi çekerken hareketi dondurmak istersek olabildiğince kısa pozlama süreleri seçilmelidir, fotoğrafta hareketi hissetmek ve hareket sebebiyle fluluk elde etmek için ise uzun pozlama yapmak gerekir.



ilk fotoğraf 1/10 f/8 değerleri ile çekilmiş pozlama süresi fazla olduğundan pozlama süresince, pervaneden yansıyan ışık filmin duyarkatına düşmeye devam etmiştir. Bu durum pervane kanatlarının net olarak tespit edilememesine sebep olur.
İkinci fotoğraf 1/60 f/4 değerleri ile çekilmiştir. Burada kanatların fotoğrafta görünmesi istenmiş ancak hareket hissinin yok olması istenmemiştir. Bu nedenle enstantane değeri 1/60 olarak ayarlanmıştır.

Ama diyafram neden f/4 olarak ayarlanmıştır? Çünkü pozlama süresi azaltıldığında gerekli ışık miktarı f/8 diyaframla sağlanamaz. Daha fazla ışık için diyafram değeri f/4 olmalıdır.
Üçüncü fotoğraf 1/125 f/1.4 değerleri ile çekilmiştir. Burada kanatların fotoğrafta görünmesi istenmiş ancak hareket istenmemiştir. Bu nedenle enstantane değeri 1/125 olarak ayarlanmıştır. Pozlama süresi azaltıldığından Diyafram değeri duyarkatın en fazla ışık alacağı şekilde ayarlanmıştır.

Aşağıdaki fotoğrafta da diyafram, enstantane ilişkisi net bir şekilde gösterilmiştir. Enstantanenin harekete etkisi net olarak görülüyor.



Ayrıca enstantane ayarı ile hareketi doldurabildiğimiz gibi diyaframda en kısık f/32 f/22 değerlerini ayarladığımız halde fazla ışığın olduğu durumlarda enstantane değerini artırıp pozlama süresini azaltarak fotoğraf için doğru ışığı elde edebiliriz.
Aşağıda yer alan fotoğrafta bu uygulanmıştır.

Diyafram en kısık olacak şekilde ayarlandığı halde ortamda parlama ve yansımalar nedeniyle çok fazla ışık olduğundan değerler aşağıdaki gibi ayarlanmıştır. 
Diyafram f/22 -- Enstantane 1/1000 -- ISO 100


Hareketin devamlılığını fotoğrafa yansıtmak için ortamda az ışık olduğunda duyarkata düşen ışığı arttırmak için yavaş enstantane değeri kullanılarak uzun pozlama yapılır.
Aşağıda yer alan fotoğrafta bu uygulanmıştır.
Diyafram f/5.6 -- Enstantane 1/30 -- ISO 100
Bekleyen yolcu hareketsiz olduğundan net olarak pozlanmış trenin hareketi fotoğrafa mükemmel yansımıştır. Yerde oluşan ışık patlaması diyafram değerinin f/8 olarak ayarlanabileceğini göstermektedir.
Fotoğraf çekme konusunda yetkin hale gelirseniz aşağıdaki fotoğrafta kullanılan yaklaşık değerlerin ne olduğunu tahmin edebilirsiniz...


Diyafram f/..?.. -- Enstantane 1/..?.. -- ISO ..?..




Enstantane nasıl çalışır? Son Olarak videodan izleyelim.








ISO - ASA 

ISO (International Standart Organisation) Uluslararası Standartlar Kurumu birimidir.
ASA (American Standart Association) Amerikan Standartlar birimidir.

Bu birimler filmin ışığa duyarlık ölçüsünü gösterirler. Ancak bu değerler öncelikle film kullanan fotoğraf makineleri için oluşturulmuş standartlardır. Aynı şeyi ifade ederler.
Analog fotoğraf makinelerinde kullanılan negatif filmlerden örnekler.

Burada değişik ISO yani ışığa duyarlılık değerlerine sahip negatif filmleri görüyorsunuz.  ISO 50, 100, 200, 400, 800, 1600 



Peki negatif filmlerde farklı ISO değerleri nasıl sağlanmaktadır. 




Yukarıda gördüğünüz gibi gümüş nitrat parçacık boyutlarının artmasıyla filmin ışığa duyarlılığı artar. Böylece yüksek ISO değerine sahip negatif filmler bize düşük ışıkta çekim yapabilme imkanı sağlar.
Ancak bunun bir bedeli vardır. Kalite önemli ölçüde düşer. Burada dolaylı olarak çözünürlükte düşecektir.



Bu fotoğrafta ISO değeri arttıkça diyafram değeri de fotoğraftaki tonun aynı kalması amacıyla artırılmıştır. Yani negatif filmdeki ışığa duyarlılık yani ISO değeri arttıkça diyaframdan içeriye giren ışık miktarı azaltılarak fotoğraftaki ışık seviyesi korunmuştur.

ISO değerlerindeki artışın fotoğrafa kumlanma şeklinde yansıdığına dikkat edelim. Bunun sebebi ISO değeri arttıkça gümüş nitrat parçacıklarının boyutunun büyümesi dolayısıyla ışığa duyarlılığının artmasıdır.



Diyafram değerini değiştirmeden ISO değerini artırırsak fotoğrafta elde edeceğimiz görüntü yukarıda ki gibi olacaktır. ISO değeri arttıkça ışık miktarının artışına dikkat edin. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi diyaframı kıstığımızda kumlanma olayını gizleyerek bir ölçüde azaltabiliriz. 
Daha önce dolaylı olarak çözünürlükte düşecektir demiştik.
Peki bu nasıl gerçekleşiyor. Çözünürlüğümüz neden düşüyor?


ISO değeri yükseldikçe negatif filmdeki gümüş nitrat parçacıklarının boyutu büyüdüğünden görüntüdeki nesneler daha büyük parçacıklar tarafından oluşturulur. Bu durumda örnek olarak 200 adet gümüş nitrat parçacığı ile oluşturulan bir obje 20 adet ile oluşturulur. Bu durumda objenin detayları ayrıntılı olarak görünmeyecektir.
Dijital Fotoğraf makinelerinde ISO kontrolü nasıl çalışır bir de ona bakalım.

Diyafram ve enstantane negatif ve dijital ve makinelerde küçük farklılıklarla aynı çalışmasına rağmen ISO yaptığı görev aynı olmakla beraber farklı çalışmaktadır.
Bu fotoğrafta sensör büyüklüklerine göre piksel boyutu ve çözünürlük karşılaştırması yapılmaktadır. Sensör boyutu büyümekte ancak piksel boyutları aynı kalmaktadır.




Bu bilgiler ışığında ISO kavramının yetersiz ışık koşullarında daha iyi fotoğraflar çekilebilmesi amacıyla oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda anlattığımız konuları 2.5 dakikada uygulamalı olarak seyredelim.




Cep telefonlarında firmaların pazar payını artırmak için yaptıkları yırtıcı yarış, mobil kamera teknolojisinin hızla milyar dolarlık görüntüleme sektörü ile arayı kapatma yoluna  girmiştir.
Telefonlarda yer alan  donanım ve yazılımların çok hızlı gelişimiyle yıllar önce kompakt fotoğraf makinesi modellerini yerle bir etmiş, artık bırakın orta seviyeyi üst seviye makinelerin bile tahtına göz dikmiştir. Bu değişim Canon ile Nikon gibi dev firmalar için çok kötü görünüyor. Fotoğraf makinelerin bağlantı imkanları çok iyi olmadığından gazeteciler cep telefonu kamerası ile çekim yaparak fotoğrafları anlık olarak merkeze aktarılabiliyor. Bu bir gazeteci için “Sosyal Medya” devrinde inanılmaz büyük önem arz ediyor.
Görüntü kalitesinin yeterli seviyeye ulaşması ve iletim kolaylığı nedenleriyle 2018 Cenevre Otomobil Fuarında telefonla fotoğraf çeken buna rağmen çok iyi çekimlere imza atan muhabirler devrin açıkça değiştiğini gösteriyor. 
Ancak çok özel amaçlar için elbette halen “Yüksek Nitelikli” fotoğraf makinelerine her zaman ihtiyaç duyulacaktır.
Çünkü fotoğraf makinelerinde kullanılan lenslerin kabiliyeti ve ışık geçirgenliği cep telefonlarında bir süre daha aşılamaz gibi görünüyor.
Ancak teknolojinin cep telefonlarını getirdiği seviyeye baktığımızda bunun ne kadar süreceğini öngörmek zor olacağa benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder